15.04.2010

Titanik Bilmecesi



Aslında bu başlığı neden seçtim bilmiyorum. Belki de kelimeler bana daha sıcak gelmiştir. Herneyse, gazeteleri akşam okumanında tadı bir başka yani. Aslında daha güzel. Tabi internetten okuyorum. Gün içinde olup biteni daha iyi yansıtıyorlar. İşte az önce de Hürriyet gazetesinde okuduğm bir yazı. Aslında bir slayttı. Başlığı ise Titanik'in sırrı ne idi? O kadar hoşuma gitti ki bende hemen paylaşmak istedim. 

Hiç kimse onun dünyanın en büyük kehanetlerinden birini yaptığını bilmiyordu. Hatta kendisinin bile haberi yoktu. Adı Morgan Robertson idi. Amerikalı idi ve 1961'de doğdu. Gençken denizcilik yaptı, sonra ise elmas eksperi oldu. New York'ta kuyumculuk yaptı. Sonra Kipling'in bir öyküsünü okudu ve yazar olmaya karar verdi. İlk öydüsünü 25 dolara sattı, daha sonra yazdığı 10 öyküden ise 1000 dolar para kazandı. Yazmak atık ona kolay ve kazançlı geliyordu. 1897 yılının bir kış gecesinde 24. caddedeki dairesinde yeni bir deniz öyküsü yazmaya  karar verdi. Bu uzun bir öykü olacaktı. Hayalinde dev bir yolcu gemisi vardı, asla batmayan bir gemi. Bir aşk teması üzerine kurulu olan öykünün kahramanları bu dev gemiye binip  İngiltere'den ABD'ye gidiyorlardı ve aşk hikayesi dünyanın en lüks gemisinde sürecekti. Ama öykünün hayali kahramanları beklenmedik bir sürprizle karşılaşacaklar ve bir deniz kazası batmaz denilen gemiyi okyanusun derinlerine gönderecekti. Robertson'un teması buydu. Oturup yazmaya başladı ve öyküye iki isim vedi; "Futility" yani Nafile ve "Titan Kazası". Evet yanlış okumadınız "Titan".  Şimdi Robertson'un öyküsünden bir bölümü, Titanın batış sahnesini okuyalım. 



"Gözcü haykırdı: 'Buz dağı!' Birinci subay kaptana haber verdi ve derhal makine dairesine geri git emrini verdi. Fakat dev gemi durmuyordu. Hızını kesmesi için zaman lazımdı ve sisler arasında görünen buz dağı yaklaşıyordu. Aşağıda ise orkestranın ve eğlenen insanların sesleri duyuluyordu. Sonra buz dağı gemiye ulaştı. Bu arada gemi ters çalışan pervanelerin gayreti ile yan dönmüştü; ama yetersizdi ve kaptanla yardımcılarının çaresiz bakışları arasında buz dağı Titan'ın sancak tarafına çarptı.  Darbe hafifti, hatta pek hissedilmedi. Kaptan o anda ucuz atlattık diye düşünüyordu. Ama birkaç dakika sonra gemi birden yan yattı. Buz dağı asıl yarayı su kesiminin altından açmıştı. Yara öldürücüydü; çünkü uğursuz buz dağı Titan'ın bordasını jilet gibi keserek parçalamıştı."

Daha sonra Robertson öyküye geminin hızla su aldığını, alarm verildiğini, filikaların indirilerek önce kadınlar ve çocuklar bindirildiğini, yardım çağrıları yapılırken Avrupa'nın en ünlü ve en zengin ailelerinin mensuplarının birbirlerine ebediyen veda ederken dev yolcu gemisi Titan'ın buzlu kutup sularına hızla gömüldüğünü anlatarak devam ediyordu. Ve Robertson öyküsünü küçük bir kitap olarak yayınladı. Kitap onu çok daha sonra ölümsüz yapacaktı. Dünyanın en çarpıcı ve en dehşet verici kehanetini yazmıştı. Ama kitabı fazla satmadı. Aradan 14 yıl geçti ve başka bir zamanda başka bir gemi, asla batmaz denilen dünyanın en lüks  ve en büyük yolcu gemisi Titanik İngilter'nin Southampton  limanından yeni dünyaya doğru denize açıldı. Sonra 1912 yılının 14 Nisan'ı 15 Nisan'a bağlayan gecede sisler arasından birden ortaya çıkan bir buz dağı batmaz denen Titanik'in katili olacaktı. Yukarıda okuduğunuz Robertson'un yazdığı batış sahnesi aynen gerçekleşti. Sadece o kadar mı? Bakın Morgan Robertson Titanik'ten 14 yıl önce yazdığı öyküde daha neleri bilmişti.

  • Robertson'un romanındaki gemi Southampton limanından yola çıkıyordu ve Titanik de o limandan yola çıktı. 
  • Öyküdeki gemi ile Titanik arasında sadece 4 metre fark vardı. Titan 248 metre, Titanik 252 metre idi.
  • İki geminin ağırlığı da çok yakındı. Robertson öyküsünde Titan'ın ağırlığını 70.000 ton olarak yazmıştı. Gerçek Titanik ise 66.000 tondu.
  • Her iki geminin de üç pervanesi vardı ve her pervane 3000 yolcu taşıyordu. 
  • Gerek öyküdeki hayali Titan'a gerekse Titanik'e Avrupa'ın sayılı zenginleri ve ünlü aileleri binmişti.
  • Robertson'un romanında dev Titan, New Foundland yakınlarında; Kuzey Atlantik'te bir buz dağına çarparak battı ve işte inanılmaz ama gerçek; Titanik de 14 yıl sonra aynı koordinatta ve aynı öyküdeki gibi bir buz dağına çarparak battı.
  • Her iki gemide de yeterince can kurtaran filikası yoktu. Robertson yazdığı öyküde gemideki filika sayısının 24 olduğunu yazıyordu; Titanik'te ise filika sayısı 22 idi ve bu yüzden can kaybı büyük oldu. 
  • Gerçek kazanın sonunda 1513 kişi boğularak ya da kaybolarak ölmüştü, aynı Titan'daki gibi...


Morgan Robertson başarılı olamadı, kitabı satmadı. daha sonra yazdıkları da ilgi görmedi. Bunalıma girerek bir hastanede psikolojik tedavi gördü. Sonra yeni bir öykü yazdı; fakat o da ilgi görmedi. Başarısız bir yazar olarak Mart  1915'te bir otel odasında ayakta kalp krizi geçirerek öldü. Yani Titanik kazasından tam üç yıl sonra. Hiç kimse onun farkına varmadı. Ta ki 1980'lerde inanılmaz olaylarla ilgili araştırmalar yapılana kadar..

Ne kadar ilginç değil mi? Morgan Robertson'un hikayeyi yazarken nasıl ilham aldığını bilemiyorum ama ortaya müthiş bir yazı çıkmış hatta sonradan da bu yazı kehanet haline dönüşmüş ve yıllar sonra farkına varılıyor. Olabilir tabi ama gerçekten enteresan. Merak ediyorum acaba bunun gibi başka kehanetler de var mıdır  ortaya çıkan???


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder