25.04.2010

Bilişim ve Kariyer Günleri


Gazi IEEE Öğrenci Kolu ve Bilgisayar Mühendisliği Topluluğunun ortaklaşa düzenlediği bu etkinlik bu yıl ilk olup geleneksel hale gelmesi amaçlanmaktadır.
Kariyer ve Bilişim Günleri etkinliğinin ilk amacı tüm mühendislik dallarına hitap edecek bir etkinlik olmasıdır ve firmalarla öğrenciler arasındaki paylaşımı sağlamaktır. Öğrencilerin gelişen teknolojiye uyum sağlamalarını kolaylaştırırken, mezun oldukları zaman çalışmayı düşündükleri firmalarla onları buluşturmak ve böylece kafalarındaki her türlü soru işaretinin giderilmesi bizler için önemlidir. Ayrıca firmaların akademisyenlerle ortaklaşa projelere imza atmalarına da olanak sağlamaktadır.
Etkinlik programı aşağıdaki gibidir. Bilgilere Facebook sayfasıdan da ulaşabilirsiniz. Ulaşım için http://bit.ly/9NfL0Z
28 NİSAN 
10.30 – 11.30 ARÇELİK “İnsan Kaynakları
11.45 – 12.45 Hasan Toprakkaya (kariyerGENÇ Yönetim Kurulu Başkanı) Girişimcilik ve kariyerGENÇ
12.30 – 13.30 Öğle Arası
13.30 – 14.30 Bilge Adam “Oyun Yazılımı Eğitimi” (SERTİFİKALI)
14.30 – 14.45 Ara
14.45 – 15.45 Schneider Elektrik (Ankara Bölge Müdürü)
15.45 – 16.00 Ara
16.00 – 17.00 Bilge Adam “Bilişim Teknolojilerinde Kariyer Sempozyumu”
29 NİSAN 
10.30 – 12.30 Sanayi Bakanlığı “Teknogirişim Oturumu” (Adnan Selçuk ERGİNÖZ Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi Ar-Ge Şube Müdürü ve Gülgün ÇELİK Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi Ar-Ge Şube Müdürü) Gazi Teknopark Genel Müdürü
12.30 – 13.30 Öğle Arası
13.30 – 14.30 Alcatel “ Türkiyede İletişim ve Alcatel” (Kenan Kıratlı) 
14.30 – 14.45 Ara
14.45 – 15.45 TAI “İnsan Kaynakları Sunumu”
15.45 – 16.00 Ara
16.00 – 17.00 Yükseliş Kişisel Gelişim Merkezi “Mülakat ve CV Hazırlama Teknikleri”
30 NİSAN
10.15 – 11.00 Troy Yurt Dışı Eğitim ve Danışmanlık (Yurt Dışı Eğitim)
11.00 – 11.15 Ara
11.15 – 12.00 Oratech “Güncel Veritabanı Yaklaşımları” Serdar Güler
12.00 – 12.45 ISSD Elektronik “Teknopark Girişimciliği”
12.45 – 13.30 Öğle Arası
13.30 – 14.30 MAN “İnsan Kaynakları Sunumu”
14.30 – 14.45 Ara
14.45 – 15.45 Yükseliş Kişisel Gelişim Merkezi “Etkili İletişim Teknikleri”

** Bilge Adam Oturumları ücretsiz sertifikalı olacaktır.
** Yükseliş Kişisel Gelişim Merkezi Eğitimlerinin 2 oturumuna birden katılanlar sertifika almaya hak kazanacaktır.
** Eğitim Oturumları dışındaki 6 oturuma katılanlar ücretsiz katılım belgesi alacaktır.

21.04.2010

Öğrendim..

İnsanlara kendimi zorla sevdiremeyeceğimi öğrendim.
Yapabilecek tek şey sevilebilecek biri olmak.
Gerisi onlara kalmış..

İnsanları ne kadar düşünürsen düşün,
Onların seni o kadar düşünmediklerini öğrendim.

Güven elde edebilmek için yılların gerektiğini;
ama yok etmek için saniyelerin bile yettiğini öğrendim.

Önemli olanın hayatındaki eşyaların değil,
hayatındaki kişilerin olduğunu öğrendim.

İnsanın ancak on beş dakika çekici olabildiğini,
ondan sonra alışıldığını öğrendim.

Kendimi karşılaştırmak için başkalarının en iyi yaptıklarını değil,
kendi en iyi yaptıklarımı kıstas almam gerektiğini öğrendim.

İnsanlar için olayların değil, onların daha önemli olduklarını öğrendim.

Her nekadar ince kesersen kes,
Kestiğinin her zaman iki yüzü olacağını öğrendim.

Sevdiğin kişilere sevgi dolu sözler söylemen gerektiğini,
Belki bunun onu son defa görüşün olabileceğini öğrendim.

Her nekadar onu düşünsende,
yine de gidebileceğini öğrendim.

Kahramanların, yapılması gerekenleri ne pahasına olursa olsun,
yapanlar olduğunu öğrendim.

İnsanların seni hep hesapsız sevdiğini;
ama bunu nasıl göstereceklerini bilmediklerini öğrendim.

Sinirlendiğimde, gerçekten buna değse bile,
asla acımasız olmamam gerektiğini öğrendim.

Gerçek dostluğun ve gerçek aşkın aramızda mesafeler olsa bile
büyüdüğünü öğrendim.

Birisinin seni istediğin gibi sevmemesi,
onun seni tüm benliği ile sevmediği anlamına gelmediğini öğrendim.

Bir arkadaşın ne kadar iyi olursa olsun seni üzeceğini
ve senin yine de onu affetmen gerektiğini öğrendim.

Bazen başkaları tarafından affedilmenin yetmediğini öğrendim.
Kendini affetmeyi öğrenmelisin.

Kalbin ne kadar kırılmış olursa olsun
dünyanın senin acılarından dolayı durmayacağını öğrendim.

Geçmişimizin ve durumumuzun, olduğumuz kişiliği etkilediğini;
ama olmamamız gerekene karşı sorumlu olduğumuzu öğrendim.

İki kişinin tartışmasını birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmediğini öğrendim.
Ve tartışmadıkları zamanda sevmedikleri anlamına gelmediğini.

Bazen kişiliğini eylemlerinin önüne koyman gerektiğini öğrendim.

İki kişinin tamamen aynı olan bir şeye baktıklarında bile
farklı şeyler görebildiklerini öğrendim.

Hayatlarında her zaman dürüst bir şekilde daha da ileriye gitmek isteyen kişilerin,
sonuçları önemsemediklerini öğrendim.

Seni doğru dürüst tanımayan kişilerin
hayatını birkaç saat içinde değiştirebileceklerini öğrendim.

Verebileceğin bir şey kalmadığında bile bir arkadaşın ağladığında,
Ona yardım edebilecek gücü bulabileceğini öğrendim.

Yazmanın konuşmak kadar gayret gerektirdiğini öğrendim.

En fazla önemsediğim kişilerin benden hep uzaklaştırıldıklarını öğrendim.

İnsanları üzmeden ve duyarlı olarak kendi fikirlerini söylemenin çok zor olduğunu öğrendim.

Sevmeyi ve sevilmeyi
öğrendim.

Öğrendim..

..Can Yücel..
                                                                                                                                      

15.04.2010

Titanik Bilmecesi



Aslında bu başlığı neden seçtim bilmiyorum. Belki de kelimeler bana daha sıcak gelmiştir. Herneyse, gazeteleri akşam okumanında tadı bir başka yani. Aslında daha güzel. Tabi internetten okuyorum. Gün içinde olup biteni daha iyi yansıtıyorlar. İşte az önce de Hürriyet gazetesinde okuduğm bir yazı. Aslında bir slayttı. Başlığı ise Titanik'in sırrı ne idi? O kadar hoşuma gitti ki bende hemen paylaşmak istedim. 

Hiç kimse onun dünyanın en büyük kehanetlerinden birini yaptığını bilmiyordu. Hatta kendisinin bile haberi yoktu. Adı Morgan Robertson idi. Amerikalı idi ve 1961'de doğdu. Gençken denizcilik yaptı, sonra ise elmas eksperi oldu. New York'ta kuyumculuk yaptı. Sonra Kipling'in bir öyküsünü okudu ve yazar olmaya karar verdi. İlk öydüsünü 25 dolara sattı, daha sonra yazdığı 10 öyküden ise 1000 dolar para kazandı. Yazmak atık ona kolay ve kazançlı geliyordu. 1897 yılının bir kış gecesinde 24. caddedeki dairesinde yeni bir deniz öyküsü yazmaya  karar verdi. Bu uzun bir öykü olacaktı. Hayalinde dev bir yolcu gemisi vardı, asla batmayan bir gemi. Bir aşk teması üzerine kurulu olan öykünün kahramanları bu dev gemiye binip  İngiltere'den ABD'ye gidiyorlardı ve aşk hikayesi dünyanın en lüks gemisinde sürecekti. Ama öykünün hayali kahramanları beklenmedik bir sürprizle karşılaşacaklar ve bir deniz kazası batmaz denilen gemiyi okyanusun derinlerine gönderecekti. Robertson'un teması buydu. Oturup yazmaya başladı ve öyküye iki isim vedi; "Futility" yani Nafile ve "Titan Kazası". Evet yanlış okumadınız "Titan".  Şimdi Robertson'un öyküsünden bir bölümü, Titanın batış sahnesini okuyalım. 



"Gözcü haykırdı: 'Buz dağı!' Birinci subay kaptana haber verdi ve derhal makine dairesine geri git emrini verdi. Fakat dev gemi durmuyordu. Hızını kesmesi için zaman lazımdı ve sisler arasında görünen buz dağı yaklaşıyordu. Aşağıda ise orkestranın ve eğlenen insanların sesleri duyuluyordu. Sonra buz dağı gemiye ulaştı. Bu arada gemi ters çalışan pervanelerin gayreti ile yan dönmüştü; ama yetersizdi ve kaptanla yardımcılarının çaresiz bakışları arasında buz dağı Titan'ın sancak tarafına çarptı.  Darbe hafifti, hatta pek hissedilmedi. Kaptan o anda ucuz atlattık diye düşünüyordu. Ama birkaç dakika sonra gemi birden yan yattı. Buz dağı asıl yarayı su kesiminin altından açmıştı. Yara öldürücüydü; çünkü uğursuz buz dağı Titan'ın bordasını jilet gibi keserek parçalamıştı."

Daha sonra Robertson öyküye geminin hızla su aldığını, alarm verildiğini, filikaların indirilerek önce kadınlar ve çocuklar bindirildiğini, yardım çağrıları yapılırken Avrupa'nın en ünlü ve en zengin ailelerinin mensuplarının birbirlerine ebediyen veda ederken dev yolcu gemisi Titan'ın buzlu kutup sularına hızla gömüldüğünü anlatarak devam ediyordu. Ve Robertson öyküsünü küçük bir kitap olarak yayınladı. Kitap onu çok daha sonra ölümsüz yapacaktı. Dünyanın en çarpıcı ve en dehşet verici kehanetini yazmıştı. Ama kitabı fazla satmadı. Aradan 14 yıl geçti ve başka bir zamanda başka bir gemi, asla batmaz denilen dünyanın en lüks  ve en büyük yolcu gemisi Titanik İngilter'nin Southampton  limanından yeni dünyaya doğru denize açıldı. Sonra 1912 yılının 14 Nisan'ı 15 Nisan'a bağlayan gecede sisler arasından birden ortaya çıkan bir buz dağı batmaz denen Titanik'in katili olacaktı. Yukarıda okuduğunuz Robertson'un yazdığı batış sahnesi aynen gerçekleşti. Sadece o kadar mı? Bakın Morgan Robertson Titanik'ten 14 yıl önce yazdığı öyküde daha neleri bilmişti.

  • Robertson'un romanındaki gemi Southampton limanından yola çıkıyordu ve Titanik de o limandan yola çıktı. 
  • Öyküdeki gemi ile Titanik arasında sadece 4 metre fark vardı. Titan 248 metre, Titanik 252 metre idi.
  • İki geminin ağırlığı da çok yakındı. Robertson öyküsünde Titan'ın ağırlığını 70.000 ton olarak yazmıştı. Gerçek Titanik ise 66.000 tondu.
  • Her iki geminin de üç pervanesi vardı ve her pervane 3000 yolcu taşıyordu. 
  • Gerek öyküdeki hayali Titan'a gerekse Titanik'e Avrupa'ın sayılı zenginleri ve ünlü aileleri binmişti.
  • Robertson'un romanında dev Titan, New Foundland yakınlarında; Kuzey Atlantik'te bir buz dağına çarparak battı ve işte inanılmaz ama gerçek; Titanik de 14 yıl sonra aynı koordinatta ve aynı öyküdeki gibi bir buz dağına çarparak battı.
  • Her iki gemide de yeterince can kurtaran filikası yoktu. Robertson yazdığı öyküde gemideki filika sayısının 24 olduğunu yazıyordu; Titanik'te ise filika sayısı 22 idi ve bu yüzden can kaybı büyük oldu. 
  • Gerçek kazanın sonunda 1513 kişi boğularak ya da kaybolarak ölmüştü, aynı Titan'daki gibi...


Morgan Robertson başarılı olamadı, kitabı satmadı. daha sonra yazdıkları da ilgi görmedi. Bunalıma girerek bir hastanede psikolojik tedavi gördü. Sonra yeni bir öykü yazdı; fakat o da ilgi görmedi. Başarısız bir yazar olarak Mart  1915'te bir otel odasında ayakta kalp krizi geçirerek öldü. Yani Titanik kazasından tam üç yıl sonra. Hiç kimse onun farkına varmadı. Ta ki 1980'lerde inanılmaz olaylarla ilgili araştırmalar yapılana kadar..

Ne kadar ilginç değil mi? Morgan Robertson'un hikayeyi yazarken nasıl ilham aldığını bilemiyorum ama ortaya müthiş bir yazı çıkmış hatta sonradan da bu yazı kehanet haline dönüşmüş ve yıllar sonra farkına varılıyor. Olabilir tabi ama gerçekten enteresan. Merak ediyorum acaba bunun gibi başka kehanetler de var mıdır  ortaya çıkan???


10.04.2010

Firefox 3.6.4 ve Lorentz



Firefox'un yapımcısı Mozilla, Firefox Lorentz'in test sürümünü yayınladı.

Firefox 3.6.4 sürümünün adı Lorentz; en önemli özelliği Flash, Silverlight ve Java çökmelerinden etkilenmeyecek şekilde tasarlanmış olması. Tarayıcı bunu OOPP ile başarıyor; yani Out of Process Pulg-ins. Bunun anlamı, eklentilerin Firefox ile entegre değil, ayrık olarak çalıştırılması. Bu sayede Flash çökmelerinden yakınan kullanıcılar rahat bir nefes alabilecekler.


Bu özellikler Firefox'un 4.0 sürümünde birleşerek tarayıcının yeniden doğuşunda önemli bir rol oynayacak.


Açık kaynak kodlu tarayıcının bu yeni sürümü, yani 3.6.4'ün Mayıs ayının başlarında çıkması bekleniyor.

Mozilla'nın yeni politikası ne kadar önemli olursa olsun, bu tür büyük özellikleri en son stabil sürüme dahil etmek haline geldi.

Yani hazır olan OOPP özelliği eski politika geçerli olsaydı, Firefox 4.0 için bekletilecekti. Ancak artık kullanıcılar bir sonraki sürüm olan 3.6.4 ile bu özelliğe kavuşabilecekler. Bu diğer önemli yenilikler için de geçerli olacak.

Windows ve Linux için hazır olan Lorentz betasını aşağıdaki bağlantılardan indirebilirsiniz.


Mini yorum: Uzun zamandır firefox kullanmıyorum ama google chrome'a fena alıştım. Lakin onda eskisi kadar olmasa da en azından günde bir ya da iki kere flash çökmesi yaşanıyor. Bunu firefox başarmış gibi görünüyor. Umarım google da aynı sistemle ya da daha yaratıcı bir sistemle bu sorunu çözer ve biz kullanıcılar rahat ederiz. Nedir bu flash çökmesi? Tarayıcıya fazla yüklenmeyle ya da uzun süre çalışmasına bağlı olarak sayfadaki resimlerin ya da vidyoların ya da herneyse bu ve bu gibi şeylerin bir anda çalışmaması. Çözmek için chrome da bazen kapatmak gerekiyor tarayıcıyı. Yeniden başlatınca çözülüyor, bazen de sayfayı yenileyince çözülüyor. Yandaki şekil sanırım olayı daha iyi anlatıyor..
                                                                                              kaynak: chip

4.04.2010

Dünü ve Yarını Unutun, Bugünü Yaşayın !!


      Dün anılarınızı yarın da umutlarınızı taşır. Her şeyiniz ise bugününüzdedir.


      Çok şeye sahip olmanıza rağmen yanınızda sadece bir bavul taşıyabileceğiniz gibi..  Evde bıraktığınız onca şeye rağmen yanınızda götürdüğünüz bavulun içinde bulunan eşyaların arasında olmayanlara da gittiğiniz yerde sahip olmaya çalışırsınız. Bulabileceğinizden emin olamayacağınız şeyler,  sahip olsanız da evde bıraktığınız için ulaşamayacağınız şeylerdir. Bu  durumda sadece yanınızdakiler gerçekten sizindir, öyle değil mi?

      Bugününüz de öyledir. Elde edebileceğiniz her şey bugününüzdedir.. Yarından ödünç alamazsınız... Dün de yanınıza koymaz... Ama bugün sizinle birlikte taşır.

      Anılarınızı sakladığınız çekmeceyi kapatıp, umutlarınızı beklediğiniz bulutlara bakmayı bıraktığınızda önünüzü görebilirsiniz ancak. Tökezlemeden yürüyebilmek, ayağınıza takılanlardan kurtulup ilerlemek için bugünde kalmanız şarttır. Bugün dün olmak üzereyken çekmecenizi açıp diğer günlerin anılarının üzerine bugün ile ilgili güzel anılar ekleyebiliyorsanız mutlu bir insan olabilirsiniz.

      Dünün anıları içinde yaşamak isteyen bir insan, o çekmeceye kendisi de hapsolacağı için karanlıkta kalmaya mahkumdur. Yarının ise yaşanma garantisi yoktur.

      Geçmişin sembolü olan düne ve geleceğin sembolü olan yarına, bugüne vermeniz gereken değeri verirseniz, hayatınızın en önemli günü olma ihtimali olan bir günü daha dün çekmecesine renksiz kaldırmış olursunuz.

      Bu yüzden gün bitmeden içini doldurmaya çalışın... İçinde pek fazla bir şey olmayan çekmeceyi karıştırmak  hiç de zevkli değildir. Üstelik atladığınız bugünden sonraki gün; yani yarın için garantiniz yoksa!!


                                                                                     Jason Carrier- Hayattan Almanız Gereken 100 Ders-