29.10.2009

29 Ekim Bugün

Evet bugün 29 Ekimmiş, bayrammış bugün. O kadar uzun olmuş ki insanların bayram kelimesini lügatlarından çıkaralı. Bugün neler yapılacak? Çeşitli kutlamalar, ATA'yı ziyaret, İstiklal Marşları okunacak bugün. Çeşitli sloganlar atılacak yine Cumhuriyet ile ilgili. Çeşitli grupların siyasi düellosuna dönüşecek bugün. Gazeteler bugün ekleriyle coşacaklar. Her köşe yazarı güzel bir şey yazacak, belki bir anısını anlatacak belki de geçmişte yaşanmış bir olayı anlatacak yazılarında. Ama gerçek olan şu ki birçok insan evlerinden dışarıya bile çıkmayacak. Birçok insan kutlamayacak bugünü. İstiklal Marşı'mızı bile okumayacaklar. Sanki sıradan bir günmüş gibi olacak onlar için. Benim asıl merak ettiğim husus ise budur. İnsanımıza bayram yapmayı bile unutturmuşsak, yani bugünü bile unutturmuşsak? O zaman kim suçlu? Kim verecek bunun hesabını? Ben cevaplayamıyorum. Yani orjinal bir şey bulamıyorum olağan cevaplardan başka. Tarihimizi bile bilmekten birçoğumuz aciziz.Bence biz kendi kendimize yazık ettik ve bundan haberimiz bile yok..



Neyse ben yine de yazmak istiyorum birkaç bir şey. Hocam hani Kurtuluş Savaşı vardı bizi biz yapan. Düşmanlarımızı ülkemiz topraklarından kovduğumuz hatırladın mı? Asıl hikaye o zaman başlıyor işte. Tabi en başta Cumhuriyet bir rejimdir bunu bilmek lazım gelir. Ne rejimi dersen yönetim rejimi derim bende. Şimdi buradan devam edelim. Savaş kazanıldıktan sonra ülkemiz hızlı bir yenilenme hareketi içine girdi. Yeni fikirlerin ortaya serbestçe atıldığı bir hareketin. Ama bunun önünde bir engel vardı. Herkesin serbestçe bunu yapabilmesi için memleket saltanattan kurtarılmalıydı. Ve yapıldı da. 1 Kasım 1922'de Büyük Millet Meclisi bunu yaptı ve Cumhuriyet rejiminin önündeki en büyük engelde kaldırılmış oldu. Fakat şöyle de bir sorun vardı halihazırda. Bir devlet kurulur bundan kolay bundan olağan bir şey yoktu; ama bu yeni devleti başkaları bilmezse tanımazsa bu devlet nasıl bir devlet olacaktı. Biz bunu kabul ederdik; ama dünya bunu kabul etmezse ne olacaktı. İşte bu sırada 24 Temmuz 1923'te Lozan'da Lozan Üniversitesi'nde bir anlaşma imzaladık ve artık bu devleti bütün dünyaya kabul ettirdik. Bu yeni devlet yeni Türk Devleti idi. Evet ortada bir devlet vardı belki ama bu devleti kim yönetecekti. Nasıl yönetecekti. Asıl sorun buydu işte..

Yeni toplanan meclis ile başkent seçiliyor ve Ankara yeni Türk Devleti'nin başkenti oluyordu(13 Ekim 1923). Yani bir devlet için yapılabilecek birçok şey yapılmıştı. Ama hala devletti. Nasıl bir devletti ki bunu o sıralar fazla bilen yoktu. 28 Ekim 1923 akşamı Mustafa Kemal Atatürk Çankaya'da verdiği bir akşam yemeğinde arkadaşlarına söylediği şu söz ile rejimin ne olacağına açıklık getiriyordu: "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz."

29 Ekim 1923 akşamı saat sekiz buçukta oy birliği ile Cumhuriyet kabul edildi. Hemen ardından cumhurun başını seçtiler. Bu sırada mecliste 158 kişi vardı ve yine oy birliği ile Atatürk'ü bu mevkiye layık gördüler. Bu arada da devletin adını da Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak belirlediler. Hemen yüz bir pare top atışı yapıldı. Halk bunu kutladı. Tabi bundan memnun olmayanlarda olacaktır herşeye muhalefet edenler olduğu gibi..

İşte böyle başladı Cumhuriyet bizim ülkemizde. Zorluklar,savaşlar,bıkkınlıklar,usanmalar sonucunda oldu bugünün yönetim biçimi..

Bugün de hala o gün ki gibi sevinçten uçarak kutluyor muyuz bu bayramımızı? Anıyor muyuz şehitlerimizi, atalarımızı,bunu bize armağan eden büyük insanları hatırlıyor muyuz?
Sanırım bunları aştıktan sonra bizim için gerçek bayram olacaktır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder